Gündemde olan Ekrem İmamoğlu operasyonunun yanı sıra, gazeteci İsmail Saymaz da aynı gün gözaltına alındı. Saymaz’ın gözaltına alınma nedeni, Gezi Parkı ile ilgili yürütülen soruşturma olarak belirtildi. Gözaltı olaylarından sonra sosyal medya platformlarında ortaya çıkan sorunlar ise geniş bir yankı buldu.
Bu duruma tepki gösterenler arasında Oğuzhan Uğur da yer aldı. Programlarını iptal eden Uğur, “Bir günde mi geldik bu gündeme?” şeklinde dikkat çekici ifadeler kullandı. Uğur, sosyal medya hesabından şu ifadeleri paylaştı:
“2024 yılında şöyle bir şey yazmıştım, -‘Halk buna asla izin vermez! Gereken cevabı verir’ dediğim her şeye susuldu, izin verildi. Nedir bu milletin kırmızı çizgileri hiç anlayamadım. Var mı onu da bilmiyorum. İnşallah vardır. Ses çıkartacaksanız hemen başlayayım konuşmaya. Ha buna da susulacaksa hiç yormayayım kendimi. Bana patlıyorlar sonra, yapayalnız kalıyoruz vurduklarında.- Demiştim. Öyle anlık bir serzeniş değildi bu. Yıllar vardı altında.”
“İNSANLARA ‘DARBECİ’ DEMEK NORMALLEŞTİ”
“Hatırlar mısınız? Ergenekon ve Balyoz kumpası öncesinde TV’lerde sabah akşam darbe belgeselleri yayınlanıyordu” diyen Oğuzhan Uğur, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Milleti darbe belgeselleriyle şişirip, üzerinden onlarca yıl geçmiş darbeleri, sanki henüz geçen hafta olmuş gibi sunuyorlardı. Öyle çok darbe konuştular ki, artık ordusunu, askerini savunana ‘darbeci’ demek normalleşti. Kumpası protesto etmek amacıyla elinde Türk bayrağıyla sokağa çıkan kişiler, örgüt üyesi ilan edilebiliyordu.
“MAKBUL OLAN SUSMAK MI?”
Darbe haberleri yapan gazeteciler, kumpaslarla ilgili ‘temiz eller’ başlığı atmaya başlamış ve ülkenin bu tür operasyonlarla nasıl aydınlığa çıkacağını tartışıyorlardı. Tüm bu gelişmelere muhalefet edenler yargılanmış, halk düşmanı ilan edilip sindirilmişti. Beklenen büyük tepki ise gelmemişti. Çünkü insanlara ‘darbeci’ demek artık sıradan bir hal almıştı. Hiç unutmam, ben mahkemeye giderken gündemde maç vardı, Ezel dizisi vardı. Sonrasını hepimiz biliyoruz.
Şimdi ise haber bültenlerinde Gezi olayları tartışılıyor. Televizyonlar, Gezi’yi sanki yeni bir olay gibi ele alıyor. O kadar çok Gezi konuşuldu ki, sokağa çıkan kişilere rahatlıkla ‘eylemci, hain, ajan’ denebiliyor. Bireylerin değil, hukuksuzlukları protesto edenlerin ‘şunun adamı, bunun adamı’ şeklinde itham edilmesi gündeme gelirken, bazı isimler yine olaylara ‘temiz eller’ diyerek yaklaşabiliyor. Ne söylerlerse söylesinler.
Halkın, oy verdiği temsilcilerin akıbetini sorması, sorgulaması ve savunması haklı bir taleptir. Şu an makbul olan, susmak mı yoksa haykırmak mı? Haykırırsanız, gündemde siz mi olursunuz yoksa diziler mi, maçlar mı? Bence temel sorun mecliste değil; aynalarımızda, kendi içimizde yatıyor. Bu ülke bu şartlara bir günde gelmedi. İlk susulanla başladık bu yola.”